30 Kasım 2014 Pazar

Sonbahar geldi...



Ben henüz küçük bir çocuk iken sınıfın en arkasında mevsim tablomuz duvarda asılı dururdu. Mevsimsel döngüler bire bir tutardı burada. Sonbahar, kış, ilkbahar ve yaz. Misal, Eylül ayı olduğunda soğuklar başlar, ağaçlar yapraklarını dökerdi. Şimdiki gibi Eylül ayında denize girmek pek mümkün değildi. Aradan çokça uzun bir süre geçmedi oysa. Dünya bize biraz kırgın. Çünkü onu her geçen gün daha da tüketiyoruz. O tükenirken bizde tükeniyoruz aslında, sadece şimdilik farkında değiliz...

Balyanak farkında ama. Bizim gibi değil o. Pikniğe gittiğimizde çöpleri benden evvel bir poşete doldurur, çöpe atar. Evsel atıkları, cam ve plastikleri de ayırır teker teker. Sokakta yürürken çiçekleri koparmaz, her birinin dalında daha da güzel durduğunu bilir. Yerlere çöp atmaz, atanları uyarır... Liste öyle uzun ki yazmakla bitmez. Balyanak doğayı korudukça doğa da ona merhametli ve sevecen davranır. Mesela yukarıdaki fotoğraf Çınar ağacıyla vedalaşırken çekildi. Çınar derin kış uykusuna yatmadan önce , tam da yapraklarının bitmesine yakın onu yanına çağırdı. Küçük bir şarkı fısıldadı minik kulaklarına. Ben çok duyamadım ama sanırım uzakta ki kuşlar ve nehirlerle ilgiliydi. Rüzgarın, Çınara fısıldadıklarını Çınar da Balyanak'a fısıldadı. Sonra sessizce uykuya daldı. Bahar ayında uyanmak üzere. Balyanak da ayrıldı yanından, elinde şemsiyesiyle uzakta ki kuşların ve nehirlerin şarkısını söyleye... söyleye...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder